15 Kasım 2008 Cumartesi

Sansür

Belki bir çoğumuz geçen aylarda yaşadığımız sansür felaketini unuttu. Bu süre zarfında burayı güncellemeyi kestim. Sağdan soldan gelen talepler bu kadar yoğun olmasa belki bir daha hiç dokunmayacaktım ama sansüre boyun eğmenin doğru bir yaklaşım olmayacağına kanaat getirdim. İsterseniz takımımızla ilgili haberlere geçmeden önce bu süre zarfında neler olduğunu bir anımsayalım :
Aklıevvelin bir tanesinin blogunda yayın hakları Digitürk'e ait olan bir maçı sopcast ya da başka bir linkle yayınlayınca, kanunların kendisine verdiği görevi, Digitürk'ün talebi üzerine yerine getiren mahkemelerimizden bir tanesi Türkiye çapında blogspot ve blogger uzantılı sitelere erişimin engellenmesine yol açan bir karar aldı.

Nacizane hukuk öğrenimi gören birisi olarak, Digitürk'ü ilk başlarda çok ağır bir dille eleştirsem de sakin kafayla düşününce işlerin bu raddeye gelmesine sebep olan zihniyeti (belki Digitürk'ün de bir anlamda parçası olduğu) teşhir etmenin daha anlamlı olduğuna kanaat getirdim.

Yüce Türk Yargısı internet üzerinde sitelerin kapatılması yönünde karar veriyor vermesine ama ne mahkemelere bu yetkiyi veren kanunu yapanların, ne bu kanunun uygulayıcısı olanların ne de bu kanunun uygulanması talebiyle hareket edenlerin farkında olmadıkları bir gerçek var : Internet'in canlılığı.

Her ne kadar sanal alem olarak tanıtılsa da, internet nefes almak ve dokunmak dışında bütün insani fonksiyonları yerine getirebiliyor. Internet insanları bilgilendiriyor, internet insanları eğlendiriyor ve de en önemlisi internet insanların paylaşmasına izin veriyor.

Biz bu blog'u eğlence amacıyla açtık, bazıları mesafeler dolayısıyla göremediği torununun, yeğeninin, kardeşinin büyümesini izlemek bazıları ise insanları hastalıklara karşı bilinçlendirmek amacıyla "sanal" ortamda faaliyet gösteriyor.

Ancak kanunkoyucu 5651 sayılı yasasıyla bize diyor ki öyle yağma yok.

Internetin hayattan sanallık marifetiyle ayrılmadığı görüşünü savunan birisi olarak elbette interneti, hukukun tesir etmediği karanlık bir alan olarak tasavvur etmiyorum. Mutlaka yasal düzenlemeye ihtiyaç var; ancak bu yasal düzenlemeyi yapacak insanların ehil kişiler olması lazım gelmektedir.

5651 sayılı yasaya baktığımızda korunmak istenen hukuki menfaat ile alınan güvenlik tedbirleri arasında ortantılık açısından bir uçurumun yer aldığını belki şu örnekle dile getirmek doğru olacak: Nike, Kadıköy Çarşısında Cuma Tekin isimli dükkan sahibinin Nike'in telif haklarını ihlal eden faaliyetler içinde bulunduğunu iddia ederek Türkiye'de bulunan bütün dükkanların kapatılmasını talep edebilir mi ?

Aklınız ve mantığınız bunun gerçekleşemeyeceğini söylemekte, çok da haklısınız... Peki bu kanunu çıkartanları, yürürlüğe koyanları, uygulayanları ne yapmalı ?

Hiç yorum yok: